İlk tanıştıkları gün, hayatlarının değişeceğini ikisi de bilmiyordu. Ela ve Can, bir yaz akşamında arkadaşlarının düzenlediği bir partide karşılaştılar. Ela, partiye isteksizce katılmıştı; kalabalık yerlerden pek hoşlanmazdı. Ancak o akşam, kader onları bir araya getirmek için farklı planlar yapmıştı.
Parti, deniz kenarındaki büyük bir yazlık evdeydi. İçerisi neşeli müzikler ve kahkahalarla doluydu. Ela, bir köşede yalnız başına dururken, Can dikkatini çekmişti. Uzun boylu, yakışıklı ve kendinden emin bir duruşu vardı. Gözleri, Ela’nın gözleriyle buluştuğunda, ikisi de bir an için duraksadı. Sanki dünyada sadece ikisi varmış gibi hissettiler.
Can, Ela’ya doğru yaklaştı ve kendini tanıttı. “Merhaba, ben Can,” dedi gülümseyerek. Ela, biraz utangaç bir şekilde karşılık verdi. “Merhaba, ben de Ela.”
O andan itibaren zaman su gibi akıp geçti. Sohbet etmeye başladılar ve saatlerin nasıl geçtiğini fark etmediler. Ortak ilgi alanları, hayat görüşleri ve hayalleri üzerine konuştular. İkisi de uzun zamandır böyle derin ve anlamlı bir sohbet yapmadıklarını fark ettiler.
Gece ilerledikçe, Can Ela’ya deniz kenarında yürümeyi teklif etti. Ela, bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Ay ışığı altında, denizin dalgalarının ritmiyle yürüdüler. Denizden gelen hafif rüzgar, Ela’nın saçlarını uçuruyordu. Can, Ela’nın gözlerinin içine bakarak onunla ilgili her şeyi öğrenmek istediğini hissetti.
Bir süre sonra, sahilde bir kayanın üzerinde oturdular. Sessizlik içinde denizi izlediler. Can, Ela’nın elini tuttu ve ona daha da yaklaştı. “Bu anı sonsuza dek hatırlamak istiyorum,” dedi fısıldayarak. Ela, Can’ın gözlerindeki samimiyeti ve tutkuyu gördü. “Ben de,” diye karşılık verdi.
Can, Ela’ya doğru eğildi ve dudaklarına hafifçe dokundu. İlk öpücükleri, tatlı ve nazik bir dokunuştu. İkisi de bu anın büyüsüne kapılmıştı. Öpücük, zamanla daha da tutkulu hale geldi. Can, Ela’nın saçlarını okşarken, Ela da Can’ın boynuna sarıldı. Kalpleri birlikte atıyordu, nefesleri birbirine karışıyordu.
Can, Ela’yı kollarına aldı ve onu dikkatlice kumsala yatırdı. Ela, kendini tamamen Can’a bırakmıştı. Aralarındaki çekim, o an her şeyden daha güçlüydü. Can, Ela’nın yüzünü elleriyle nazikçe okşadı ve ona ne kadar güzel olduğunu fısıldadı. Ela, bu sözlerle daha da mutlu oldu ve Can’a olan hisleri derinleşti.
Gece boyunca, birbirlerine sevgi dolu sözler söylediler ve birbirlerinin bedenlerini keşfettiler. Her dokunuş, her öpücük, aralarındaki bağı daha da güçlendirdi. Ela, Can’ın güçlü kollarında kendini güvende hissediyordu. Can ise, Ela’nın yumuşak tenini ve narin dokunuşlarını hissederken, hayatında hiç bu kadar mutlu olmadığını fark etti.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Ela ve Can kumsalda yan yana uzanmış, birbirlerine sarılmış haldeydiler. Denizden gelen serin rüzgar, onları hafifçe ürpertti ama bu, sadece birbirlerine daha da yakınlaşmalarına neden oldu. Ela, başını Can’ın göğsüne yasladı ve onun kalp atışlarını dinledi. Bu ritim, ona huzur veriyordu.
Can, Ela’nın saçlarını öperek, “Bu sadece bir başlangıç,” dedi. “Seninle daha birçok güzel anı paylaşmak istiyorum.” Ela, gözlerini kapatarak bu sözlerin tadını çıkardı. “Ben de,” dedi fısıldayarak. “Sana her geçen gün daha da bağlanıyorum.”
O yaz gecesi, Ela ve Can için bir dönüm noktasıydı. Birlikte geçirdikleri o anlar, hayatlarının geri kalanında onları bir arada tutacak bir bağın başlangıcıydı. Her geçen gün, birbirlerine olan sevgileri ve bağlılıkları daha da büyüdü. Ela ve Can, birlikte geçirdikleri her anın değerini bilerek, birbirlerinin hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuklarını fark ettiler.
İlerleyen yıllarda, o geceyi sık sık hatırladılar. Birbirlerine olan sevgilerini taze tutmak için, zaman zaman aynı sahile geri döndüler. O kayanın üzerinde oturup, ilk öpücüklerinin büyüsünü yeniden yaşadılar. Ela ve Can, hayatlarının en güzel anılarından biri olan o yaz gecesi rüyasını asla unutmadılar.